dün okuduğum Ayşe Arman'ın yazısını birkaç arkadaşım ile paylaştım, başlık şöyleydi "ben bir dönme annesiyim.". en az benim kadar etkilendiler ve genel düşünce şöyleydi; LGBT'nin T'sinin yaşadıkları geri kalanınkinden çok daha zorluydu.. en basiti geçen ay metrobüsle giderken ilk defa çok rahat oturacak yer
buldum, sebebi de şuydu; Avcılar'dan binen trans bireyin yanına kimse
oturmak istememişti.
yazıyı okurken, işte anne olmak böyle bir şey olsa gerek, dedim kendi kendime. anne soruyordu; elalem mi benim çocuğum mu? hangisini seçeceğim? ...ve çocuğunu seçerek devam ediyordu hayatına, mücadelesine...
devletten, heteroseksüel bireylerden ayrımcılık gördüğümüz kadar LGBTQA içinde de karşılaşmıyor muyuz bu durumla? efemine eşcinsel erkekleri düşünelim, tanıştığım insanların özellikle feminen olanları yine efemine olanları anlamadıklarını, sevmediklerini söyleyenlerdi. en azından benim gözlemim bu şekilde oldu.. ya da zamanında bir kadına aşık olduğumu, zaman zaman kadınları çekici bulduğumu ve arzuladığımı öğrendiklerinde LGBT'nin B'si dışında karşılaştığım bifobi..heteroseksüel arkadaşlarımdan görmedim ben bu kadarını..
eski sevgilimin transfobisini yenmeye çalışırken kendimde de çok ilerleme kaydettiğimi düşünüyorum, bunun en büyük yardımcısı blogger, Lambda İstanbul'dan aldığım yayınlar ve orada tanıştığım kişilerdir.. o hanımefendi ben bir dönme annesiyim derken çocuğum özüne döndü diyor, ve ben hem annenin hem kızının cesaretine hayranım..
Yorumlar
Bir de "ben feminen erkekleri sevmiyorum, feminen değilsen gel" tarzı çıkışların da homofobi olduğunu düşünüyorum. Bu konu üzerine yazıyorum şu an ;) denk geldi, sevdim bu görüşü..
denk gelmesine sevindim :)