Kayıtlar

Ekim, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Resim
nasıl geçiyor bu bayram bilmiyorum sizin için.. ama ben sınav haftasına gireceğim için (topu topu 3 dersim var) tüm günü evde geçiriyorum. tez hocam tek başıma projedeki ilerlememden baya memnun kaldı ve üstüne üstlük bir tonda yapılacak listesi verdi. bundan sonra tam anlamı ile birlikte ilerleyeceğiz. hani vizeler olmasa bile yetişeceğinden şüpheliyim. 12 saat içinde toplasam 1 saat mola verdim bu yüzden sandalyem popoma entegre oldu diye tahmin ediyorum şu an bunu yazarken.. kurban bayramı için ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama.. ben oldum olası kurban bayramına antipati besliyorum, çocukken gördüğüm kesimler yeterince  etkili bu durumda. geçenlerde otobüs beklerken görmeden ezdiğim ve sonradan fark ettiğim karınca için bile hala üzüntü duyabilen ben.. toplu kesimler için neler hissediyorum tahmin edebilirsiniz. kimseye dinini öğretmek gibi bir derdim yok tabi, sadece daha erdemli yollar vardır diye tahmin ediyorum. şundan bir ölçek alın bakayım:
Resim
ne çok güldüm buna..
Resim
Ağzımda çilek ve kara üzüm tatlarıyla döndüm dün akşam Monet'in Bahçesi sergisinden. Fırsat bulursanız siz de gidip görün derim. Ustanın fırça darbelerine bittim denilebilir.. ileri ki dönemlerinde katarak ve başka bir göz problemi yüzünden görüşü bulanıklaşan ve renkleri daha çok sarı tonlarda gören usta, 3 göz ameliyatından sonra görüşü düzelince yaptıklarına kendi de şaşırmış.. beğenmediklerini ise yok etmiş. kendisi hakkında bu bilgiyi bilmiyordum sergiye gidene kadar.. yarattığı bahçeler, Paris'ten uzak duruşu yine de çok uzaklara gitmeyişi.. bir sürü güzel ayrıntı yakaladık bu sergide. benim en çok beğendiğim bu eserdi: ........................................................................................................ bir de her şey iyi hoş ta ablamın bana erkek arkadaş bakıp beğenmesi de ayrı bir konu..
Resim
İstanbul'da inanılmaz güzel bir hava var son bir kaç gündür. tabi bana göre biraz sıcak olduğu söylenebilir. bu ara yatıp kalkıp tezimin üzerinde çalışıyorum, haftada bir iki günde akşamları bisiklet turumu ihmal etmiyorum. :)  ehh zaten haftada 3-4 gün gyme gitmeye de devam ediyorum. bu durumdan en memnun partnerim sanırım. ev değiştirene kadar bir ay ara vereyim dedim, telefonda devam etmeye ikna etti dün beni.. yanına taşınmam konusunda hala ciddi.. teklifi karşısında genelde ya gülümsüyorum ya da sessiz kalıyorum. fark ettiğim bir şey var ki; evet diyemediğim kadar hayır da diyemiyorum. hem yüksek biter bitmez annem Amerika'ya göndermeyi teklif etti, bu durum bana da çok cazip geliyor. o yüzden doktora hayallerini Amerika'daki bir üniversitede olur diye kurmaya başladım gibi.. henüz ülke ya da üniversite çok belirsiz olmuş olsa da Türkiye'de kalma olasılığını aklıma getirmek bile istemiyorum. belki de evet diyememe sebebim başlangıçta bu.. önceki postumda beli
Resim
"Birini tanımak için onu tanımlayan kimseleri, hatta yerleri bilmek gerekirdi." Virginia Woolf Mrs.Dalloway'den Dünden beri sosyal medyadan okuduklarımla şok olmuş durumdayım. yine trans arkadaşlarımıza nefret söylemleri dillendiriliyor, polis uzaktan seyrediyor. insanların yaşama hakkı, varlıkları görmezden geliniyor.  bu işin hangi yanından baksanız bir çifte standart var. insanlara iş vermediğiniz de bu insanlar hayatlarını sürdürmek için seks işçiliği yapabilirler. bu sonuç çok mu beklenmedik? devlet vergi aldığı sürece sorun yoktur tabi.. hem o vatandaşların hayatlarını bu şekilde sürdürüp sürdürmediklerini bilmiyorum, bilsem de ben kimim ki yargılayacak? kimsenin hikayesini bilmiyoruz, ve ben seks işçiliğini emek olarak görenlerdenim.. beni ilgilendiren kısmı şu, ilk olarak oradaki nefret söylemleri.. toplum yine bizim ürettiğimiz standartlar var, buna uymak zorundasınız ve uymazsanız gidin diyorlar.  bana sunulan standartları, ötekileştirme part
Resim
Bu yaz Taksim'de Patrick, eski sevgilisi ve Patrick'in çok tatlı bir arkadaşı ile buluşmuştuk. hatta onlara fal bile baktığımı yazmıştım. nargile içerken kafam güzel oluyor ya daha iyi sallı- pardon bakıyorum. :) tabi bir de yanında şarap varsa ohoo...o. :)  o gün İstiklal'de bu grup çalıyordu ve çok hoşuma gitmişti.. şehrin sokaklarında böyle şeylerle daha çok karşılaşmak istiyor insan. kapalı siteler, toplu konutlar, otobüs durakları arası boş sokaklar görmek istemiyor.. saat 9'dan sonra biten bir şehir hayatı modern şehrin merkezinden uzak demek. modernitenin heyecanını, kaosunu, bazı bazı negatif yönlerini de seviyorum.