"Tamam; ölmek zorunda olduğumu kabul ediyorum ve belki de bunun bir an önce olmasını diliyorum. Ama bu, yaşamak için mücadele etmekle bir tezat oluşturuyor mu?" diye sordu Denver'lı avukat hanım.

Zen öykülerini yeniden okuyalı fazla zaman geçmemişti ve bu nedenle tartışmaya, buna yanıt verecek bir öyküyle katılabilirim diye düşündüm. Yaşlı bir keşiş ölmek üzeredir. Yatağa yatar ve akşam olmadan çekip gideceğini söyler. Bütün öğrencileri başucuna toplanırlar. Sadece bir tanesi, en imanlı olanı, hocasının yanına geleceğine pazara koşar. Keşişin çok sevdiğini bildiği bir tatlıyı arar. Tatlıyı bulamaz ama bütün bir gün uğraşarak yaptırmayı başarır. sonra geç kalmadığını umarak koşmaya başlar ve hocasının hücresine döner. Tam kapıya geldiğinde, keşiş gözlerini açar ve şöyle der:

"Sonunda geldin! Peki tatlı nerede?" Ölmeye yatan hoca, tatlıdan bir lokma kopartır ve büyük bir zevkle yemeye koyulur.

Öğrencileri şaşkınlıktan donakalmışlardır. Biri sorar: "Hocam, en son öğretin nedir? Sonradan seni anımsayabileceğimiz bir şey söyle bize."

Hoca gülümser. Ağır ağır, "Bu tatlı çok leziz" der.

Son ders basittir: Şimdi yaşayın, anda yaşayın. Gelecek yoktur. Bunun farkında olun. Şimdi, bu anda, bu tatlı leziz. Hatta ölümün bile önemi yok... henüz.

Atlıkarıncada bir tur daha'dan..

Yorumlar

operadakikitapçı dedi ki…
Tam senlik bir kitap bitirdim. Buluşalım da vereyim sana. İpucu: Kişisel gelişimle ilgili.
Haplo dedi ki…
:) hmm pekala daha geciktirmeyelim o zaman buluşmamızı.. :)) ben de sana Orlando'yu getireyim. tabi başka bir şey istiyorsan biraz bakayım kitaplığıma :)

Bu blogdaki popüler yayınlar